Zombieland (2009)


Rhett Reese ile Paul Wernick' in yazdığı, Ruben Fleischer' ın yönettiği korku - komedi türünde bir yapım. Herhangi bir korku öğesini pek göremedim aslında. Zombiler dı$ında tabiki. Fakat onlarda gayet korkutmaktan uzak kullanılmı$ gibi.


Hataları yazmadan önce $unu belirtmek istiyorum. Emma Stone, soyadına yakı$ır bir $ekilde ta$ gibi bir film çıkarmı$ bana kalırsa. Evet, objektif değilim fakat gayette iyi bir performansı var. Bunun dı$ında Columbus' la Tallahassee karakterlerini canlandıran, Jesse Eisenberg ve Woody Harrelson' da gayet iyiler. Küçük kız fena değil fakat zaten çok ön planda da değil bana kalırsa. Sonuç olarak yerinde bir seçim olmu$ kendisi.

Zombileri komedi unsuru olarak kullanan bir film olarak gayet ho$uma gitti bu film. Konusu fazla dolanmıyor, direk zombilerle ba$lıyor film ve öyle de bitiyor. Ne güzel diyorum bende bunun hakkında. Fakat hemen hataları yazmazsam olmaz tabi. Emma Stone' la, Jesse' nin ilk sahnede öpü$ememeleri çok kli$e oldu. Resmen gözüme battı desem yeridir. Ya o dereceye getirmeyin olayı ya da öpü$türün bitsin gitsin. Ama daha güzel bir sahneye saklıycam diyorsan senarist karde$lerim bu sözlerim size, o sahnede o dereceye getirmeyin olayı yahu. Bırakın dans edip bıraksınlar. Bu kızlar film ba$ında oldukça zeki gösterildiler fakat, zombilerden kaçarken aptal bir insanın yapmayacağını yapıp arabayı suya attılar. Yahu, tak emniyet kemerini yap frenini uçup gitsinler. O kadar akıllı değiller zaten zombiler. Bunun akabinde kule de gereksizdi. Yani kendileri kurtulabileceği yerden zorla kurtarılmayı beklemi$ler gibi oldu. Kabul, belki öyle olmasaydı filmi güzel bir sonla bitiremeyebilirlerdi fakat olsun yahu ba$ka bir $ekilde de güzel bitebilirdi film. Zombilerin ölme efektleri filan gayet iyiydi de, Jesse palyaçoyu görmeden hemen önce, salıncaktan modifiye edilmi$ oyuncağın çarpıp götürdüğü zombiler neden bu kadar çok bilgisayar desteği kokuyordu acaba onu anlamadım ben.

Hataları saydıktan sonra hemen güzelliklere geçtim. Bill Murray oldukça iyiydi. Bayağı iyi olmu$ hatta. Filmin giri$indeki Metallica $arkısıda bayağı iyiydi. Günün anlam ve önemini anlatan cinstendi. Birde ayrıntı olarak ho$uma giden $ey, "Zombie kill of the week" idi. Böyle bir yarı$ma tarzında ayrıntı dü$ünülmesi ho$tu.

Genel olarak bakıcak olursak, kahkaha atarken sandalyeden dü$üren cinsten değil fakat gayet iyi olmu$ bir film denilebilir. En azından özgün bir yapım olduğu için, hiç bir artısı olmasa bile -ki var- bu özelliğine dayanarak benden geçer hatta iyi bir not aldı.

Points:8/10

Posted at time: 19:33 on 3 Aralık 2009 Perşembe by : Razorback | 0 yorum   | Filed under: , ,

Saw VI (2009)


Marcus Dunstan ve Patrick Melton' un yazdığı, Kevin Greutert' in yönettiği, serinin altıncı filmi.


Evet belki fazla uzadı, 6. film bayağı zorlama gibi dursa da, zaten bir filmle hatta 3 filmle bile bitmeyecek kadar karı$ık, malzeme çıkacak, ve güzel bir senaryo üstüne kurulmu$ bir filmdi Saw. Sadece bu film için konu$muyorum, genel olarak ele alırsak, fikir olarak süperdir.

Bu filme gelicek olursak, ayrıntıları güzel i$lemi$ler diyebilirim. Farkettiğim ya da $u an hatırladığım tek $ey ise, ajanları öldürdükten sonra yakarken, attığı kibritin havada sönmü$ gibi durmasıydı. Bir kaç defa izledim aynı sahneyi emin olabilmek için, $u an bile tam olarak emin değilim fakat yüzde 80 sönüyor havada o kibrit kutusu.

Bunun dı$ında, son iki filmde dağılan konu toparlanmı$, bir sonraki filme biraz bilmece ve biraz tahmin edilecek, en azından kafa kurcalatacak ipucu bırakıp bitmi$ filmdir. Sonunda Hoffman' ın ölmeyeceği tahmin edilebiliyor fakat, bir sonraki filmde o kimlere neler yapacak orası tartı$ma konusu. Jill Tuck ilk hedefi olacak gibi duruyor fakat kendisi John' un karısı olduğu için ilginç olacak gibi duruyor. Bunun dı$ında, senaryo olarak tam beklediğim düzeydeydi diyebilirim. Sonuçta süper ilginç bir $ey beklemiyordum. Tam olarak Saw serisinin hakkını verdiğini dü$ünmekteyim. Kimin ölüp, kimin ya$ayacağına sigorta $irketlerinin karar vermesine değinmeleri ve dolayısıyla hatta üstü kapalı bir $ekilde bile diyebiliriz, Amerikan sağlık sektörüne yapılan göndermeler harika olmu$. Bir sahnede John Uzak Doğu' da sigorta konusunun böyle olmadığını söyleyerek kar$ıla$tırma yapın beni yormayın çok zaten hastayım demek istemi$tir aslında bana göre.

Hoffman' ı pek sevemeyen bir insan olarak, aslında ölseydi üzülmezdim diyebilirim. Zira, o baston yutmu$ gibi yürümeleri her an yakalanıcam ulan bakı$larıyla, John' un tırnağı olamayacağını gösterdi. Tamam daha amatörsün bu i$lerde, direk tribe girmesi saçma olabilirdi fakat çok korkak duruyor gibime geliyor, yoksa $üphen mi var? diyerek kendisiyle ilgili sözlerimi bitiriyorum. Jill ise standart bir performans sergilemi$ bence. Ne çok geride ne çok göz önünde olması gayet iyi bir tercih. Fakat Amanda.. Yahu bu kız neden sürekli göz önünde olmazki bu serilerde. Hem güzel, hemde fena bir oyunculuğu yok yahu.

Neyse, uzatmadan bitirdim bu yorumumu.

Points: 8/10

Posted at time: 18:54 on 2 Aralık 2009 Çarşamba by : Razorback | 0 yorum   | Filed under: , ,

Paranormal Activity (2007)


Oren Peli' nin yazıp yönettiği korku - gerilim filmi.


Hakkında hiç bir $ey okumadan izlemeye çalı$tım bu filmi öncelikle onu bir belirtiyim. Hatta okumadımda. Uzun zamandır bekliyodum, hem kendisi hem altyazısı çıktı, hemen edindim. Fakat bazı aksaklıklar yüzünden 3-4 hafta beklettim. İyiki de bekletmi$im daha bir tatlı oldu film.

Son zamanlarda korku - gerilim filmlerindeki amatör kamera ba$arısı yadsınamaz bir gerçek. Daha suyu çıkmadığı için diğer filmlerden yani klasik korku filmlerinden deği$ik geldiği bir gerçek. Fakat Paranormal Activity için konu$ursak eğer daha iyi kullanılabilirmi$ fikir. Zira, hiç fena değil bana kalırsa. Hatta güzel bile denebilir. Fakat bazı ayrıntılar çok göze batıyor. Mesela, Micah' ın hiç i$e gitmemesi. Ya da kızın, öğrenci olduğunu söylemi$ti yanlı$ hatırlamıyorum, okula gitmemesi. Tamam sonlarına doğru film ivme kazanıyor fakat ba$larda da gitmiyorlar ikiside. Sürekli evde ya$ıyorlar gibi bir halleri var. Seslerin çoğu alt kattan geliyor fakat alt kata hiç bir kamera koymuyorlar. Ayrıca sesler geldikçe alt katlara iniyorlar fakat neden ı$ık açmadıklarını anlamı$ değilim.

Bu gibi durumların dı$ında, dü$ük bütçeli filmlere olan sempatimden sanırım, gayet iyi bir puan vereceğim kendisine. Özellikle bacaktan çekme sahnesi kan donduracak cinsten çünkü. Birazda olsa gerçek olabilme ihtimalini dü$ündürüyor film ve bu yüzden oldukça ba$arılı olduğu kanaatindeyim. Bunun yanında, gereksiz görsel efektlere yer verilmemesi oldukça iyi bir tercih olmu$.

Points:9/10

Posted at time: 19:38 on 1 Aralık 2009 Salı by : Razorback | 0 yorum   | Filed under: ,

P2 (2007)


Alexandre Aja' nın senaristliğini yaptığı Franck Khalfoun' un yönettiği gerilim filmi.


Ba$rollerinde Wes Bentley ve güzeller güzeli Rachel Nichols yer alıyor. Zaten Rachel Nichols' un performansını merak ettiğim için izlemi$tim bu filmi. Gerilim filmi olması bonus gibi bir durum yarattı. Wes Bentley oldukça iyi canlandırmı$ karakterini. Rachel ise filmin ba$larındaki tedirginliğini sapığını bulunca yok ediyor resmen. Canla ba$la oynamaya ba$lıyor. Hatta göğüslerine ve Rocky' ye de Cast listesinde yer vermeleri lazımdı aslında.

Film, yılba$ı gecesinde, sapığı tarafından parka hapsedilen Rachel' ı anlatıyor aslında. Buraya kadar her$ey güzel. Kullanılan alan farklı en azından diğer gerilim filmlerinden. İzleyiciyi germeyi neredeyse ba$arıcak hatta. Fakat bazı mantık hataları varki filmden kopartıyor insanı resmen. Ya da beni koparttı. Bunlar neler mi? Hemen yazıyorum. Tom' un arabasına ilk bindiğinde Angela, Thomas lütfen gibi bir cümle kuruyor. Yahu Thomas' ı nerden çıkardın adam adını zor söyledi. Hemen akabinde, çatalı Tom' un sırtına sokuyor fakat film boyunca sadece yara izi olduğunu görüyoruz Tom' un sırtında. Hiç bir acı cekmiyor adam. Ya da belli etmiyor kıza kar$ı zayıf görünmemek için hehe. Angela' nın tırnağının kırılma sahnesi oldukça gereksizdi. Zira tırnak yere temas ettiği an kırıldı. Git biraz vitamin ye güzel Rachel. Her yerin dökülüyor yahu. Tırnağın kırılmasının ardından bir iki dakika sonra Tom' dan kaçarken asansöre bindiğinde ise tırnağında sadece kan vardı tırnak yerindeydi. O da ilginç tabi. Kendini yeniledi resmen. Ayrıca, tırnağın kırıldığı sahnede dü$en telefon, daha sonraları, iki tane polisin üzerinden geçmesine rağmen farkedilmedi. Yahu yerdeki telefonu nasıl farketmezsiniz bir yardım çağrısı için oraya geldiğiniz halde. Üstelik park yerinden çıkarken arabayla üstünden geçtiler sanırım yanlı$ hatırlamıyorsam. Ama olsun, o polisler, adamı duvarda çiğnediği yerdeki kanlarıda görmediler arabayı durdurup indikleri halde. Neden üstüste iki tane adlandıramadığım cismin duvara dayandırıldığını merak etmediler mesela. Filmin sonlarına doğru, Angela, Tom' un gözüne tam olarak ne olduğunu bilmediğim bir sprey sıktı. Cam silmek için kullanılan bir $eydi sanırım. Tom önünü göremez masalara çarparken, hatta ayakta durmakta zorluk çekerken, Angela' nın son sürat kapıya doğru giden arabasına yeti$ti ve ona çarparak yön deği$tirmesini sağladı. Zaten Angela' da arabalarla birbirlerine meydan okudukları sahneden sonra çok güzel bir $ekilde resmen drift yaparak döndü virajı fakat hemen arkasından arabanın kontrolünü kaybedip takla attı. Saniye önce drift yapan insan ufacık $eyin üstünden geçerken arabayı kontrol edemedi resmen.

Bunlar artık hemen her filmde görmeye alı$tığımız mantık hataları gibi duruyor. Fakat bu sahnelerin yanında filmin güzel yerleride bulunmakta. Mesela adamı arabayla duvar arasında tost yaptığı sahne oldukça özen gösterilmi$ gibi geldi bana. Bunun yanında film genel olarak standart bir korku filminde olan yerler dı$ında, otoparkta geçiyor. Ve orada olabilecek hemen her$ey yapılmı$. Klostrofobi öğelerini zorlamı$lar orası kesin.

Fakat bunun yanında, filmin ilk giri$ sahnesinde kadının arabanın bagajından çıktığını pat diye göstermesi, insanı yerinden zıplatmasının dı$ında ne gibi bir mantığı olduğunu çözebilmi$ değilim. Filmin son sahnesi filanda değil ki ilk karede gösterip varyasyona gireceksin.

$imdi hatırladım.. Filmin afi$indeki söz ise etkileyici durmakta.. Fakat Angela filmin ba$ından beri orada yalnız olmadığını biliyordu. Neyse yahu bir$ey demiyorum ben.

Points:6/10

Posted at time: 15:56 on 18 Ekim 2009 Pazar by : Razorback | 0 yorum   | Filed under:

Good Bye Lenin! (2003)


Bernd Lichtenberg' in yazıp Wolfgang Becker' ın yönettiği film.


Senaryosundan dolayı Bernd Lichtenberg' e çok büyük bir alkı$ benden. Çünkü, bütün o güzelliklerin altında oldukça keskin bir zekayla hazırlanmı$ ve büyük bir özen gösterildiği farkedilen mükemmel bir senaryo var bu filmin arkasında. Yönetmenin ba$arısı geri planda tutulamaz evet, fakat senaryo da tutulmamalı kesinlikle.

Oyunculara gelicek olursak, hepsi birbirinden iyiydi sanki. Alex' ten Lara' ya, Denis' ten Ariane' ye kadar. Ve bana kalırsa oyuncu seçimlerinin hepsi mükemmele yakındı.

Filmle ilgili fazla bir $ey yazmak istemiyorum aslında. Çünkü hemen her sahnesi övülecek kadar iyi bir film. $urası iyiydi, burası iyiydi dersem filmin tamamını yazmı$ olacağım. Bu yüzden aklıma takılan tek bir yeri söyleyip kısa kesiyorum. Filmin son sahnelerinden birinde, Lara kadına Berlin duvarının yıkıldığını anlatmakta, hemen arkasından babasıyla birlikte Alex girmekte ve kadın bir $ey bilmiyormu$ gibi davranmaktadır. Fakat son bakı$larındaki deği$ikliği farketmedim değil. Bu kadar büyük bir hata yapılmamalı zaten onu söylemiyorum. Fakat sanki biraz daha belli edebilirlerdi kadının ölmeden önce farkettiğini. Zira filmin geneline bakıcak olursak, final sahnesinde, annesinin çocuğa "Aslında her$eyin farkındayım" gibi bir $ey söyleseydi de olabilirdi. Bir yandan da, bu haliylede iyi olmu$. Sanki ucunu açık bırakmı$ta seyirciler tartı$sın ulen demi$ gibi. Tam karar veremedim bu durumla ilgili ne diyeceğimi. Karar verdiğim zaman altına not dü$ücem zaten. Ya da, $imdi çok ü$endim yazıyı daha sonra düzeltmeye. Yönetmenin güzelliği diyip geçmek istiyorum.

Eğer $u ana kadar izlemediyseniz sanırım film dünyasıyla ilgili çok büyük bir olayı kaçırmaktasınız. Bir an önce, bulun, alın ya da benzeri bir hareket yapın ve bu filmi izleyin. Komedi, Drama ve tarihsel olayların bu kadar güzel orantılı i$lendiği çok ama çok ender yapımlardan biri. Hiç bir olay ya da unsur (komediyle drama) bu kadar güzel serpi$tirilmemi$tir sanırım. Her$ey tam kararında ve tadında.

Points:9/10

Posted at time: 15:59 on 17 Ekim 2009 Cumartesi by : Razorback | 0 yorum   | Filed under: ,

Orphan (2009)


David Johnson ve Alex Mace' in yazdığı, Jaume Collet-Serra' nın yönettiği korku - gerilim filmi. Bu iki tür arasında ise gerilim kısmı daha bir baskın çıktı benim fikrim.


Konusu idare eder sınıfında bulunan bir film Orphan. Çok ağır i$lenmi$ orası kesin. Fakat oyunculuklar oldukça iyi aslında. Peter Sarsgaard' ın canlandırdığı baba karakteri filmin içine biraz etmekte yalnız onu söylemeden edemem. Çok ruhsuz gözüktü bana. Üstelik filmin sonuna kadar hatta spoiler veriyim, ölene kadar inanmadı kızın kötü bir $ey yapacağından. Yahu tamam annesi gibi hemen suçlama ama bir dü$ün be adam. Kadın söyleyip söyleyip duruyor nasıl i$ bu. Tek kelimesine inanmadı adam film boyunca. Sıçayım ben öyle evliliğe o halde. Kadın demi$ken hemen Vera Farmiga' yı kutlamak istiyorum. Gayet iyiydi bence. Çocuklar ise (Jimmy Bennett ve Aryana Engineer) oldukça iyi bir performans sergilediler. Hemen burda $unuda söylemek istiyorum, Max karakteri biraz daha cesaretli olabilirdi. Daniel çalı$tı, çabaladı hatta bir sahnede altına i$edi ama yapamadı çocuk. Bir yardım gerekliydi ona. Esther ise o soğuk kanlılıkla oynadığı sahneler sonrası neler hissetti acaba? Hadi onu geçtim, küçük kızın psikolojisini korumak için neler yaptılar bunu çok merak ettim bir an. Bir kaç ki$i ölüyor çünkü gözünün önünde. Ve neredeyse tüm ailesinin ölmesi i$ten bile değildi. Fakat Esther' i canlandıran Isabelle Fuhrman' da gayet iyiydi, unutmadan onuda söyleyeyim.

Filmin geneline bakarsak göze çok batan mantık hataları yok gibi. Sıyrık olarak tabir edebiliriz aslında. Pek etki etmiyorlar gidi$ata. Fakat dikkatimi çekenleri hemen sıralıyorum. Öncelikle biraz önce söylediğim gibi, babanın anneye hiç inanmaması vardı. Bundan sonra filmin sonlarına doğru kadın Esther' e tokat attığında pat diye iğne yapan bir doktor görüyoruz. Tamam iyilik yapıyorsun ama böyle i$ olurmu karde$im. Her hastanede kavga eden tartı$an küt diye indirilirmi yahu? Hemen ardından kadının hastaneden kafasına göre çıkması kimseye bir $ey söylememesiydi. Adamın, kızının kulaklarını Esther' in aldığını farketmemesi ilginçti. Halbuki iki saniye önce çıkarıp koymu$tu kız onları oraya. Bunun yanında, odasındaki resimlerin iç yüzünü öğrenince kızının yanına gitmekte hiç acele etmedi. Gezdi dola$tı evde. Fener aradı sigortaya baktı filan. Kadın hastaneden gelene kadar gelmeyen polislerin tam olay bittikten sonra gelmeside ilginçti. Araya sıkı$tırsalardı ke$ke onlarıda. Evin etrafını filan sarsalardı ne bileyim. Bir hareket yapsalardı güzel olabilirdi. Kadının camekanın üstünden Esther' i izlemesi fakat çok geç atlaması da ilginçti. Resmen kızına ate$ etmesini bekledi. Halbuki o sahneden bir iki dakika önce kadın eve girdiğinde ben küçük kızın kaza sonucu ölüceğini ya da yaralanacağını dü$ünmü$tüm. Bir an öyle hissettirdiler sanki. Hemen ardından, sanırım filmdeki tek gereksiz sahne olan donmu$ gölün üstündeki kavgada, sadece onun kurtulacağını dü$ündüm mesela. Fakat oldukça gereksiz bir sahne zira, neden bir insan öyle bir olay ya$adıktan sonra hemen donmu$ bir gölün kenarına giderki? Üstelik filmin bir sahnesinde kızını uyarmı$ken, gitsene polislere doğru? Ya da ne bileyim, Esther' i tekrar dirilticeksen, kadının öleceğini dü$ündürüceksen, evden çıkmadan yap $unu.

Fakat son zamanlarda çıkan hemen her film gibi kendiside kli$eler içermekte. Ke$ke onlar yerine daha özgün bir yapım olsaymı$. Bir de konuyu biraz daha kısa ve derinlemesine anlatsalarmı$, birazdan vericeğim puan olan 7 yerine 9 hatta 10 bile verebilirmi$im. Zira, küçük kızın neden sağır olduğu annenin neden bunalımda olduğu kısa kısa anlatılabilirdi. Esther' le ilgili geçmi$inden bilgi verilebilirdi mesela. Filmin ba$larında tabiki, numarası belli olmayacak $ekilde. Biraz askıda kalmı$ gibi görünüyor bu açıdan.

Filmin sonunda sevindiğim iki $ey oldu. Birincisi babanın ölmesi, ikincisi ise kızın herhangi bir yara bere almadan kurtulabilmesiydi. Esther' in iç yüzü ise fikir olarak kötü değildi. Ayrıca son olarak, filmin giri$ ve biti$ sahneleri güzeldi. Boyaların adını unuttuğum o ı$ıkta yer deği$tirmesini film içinde kullanacakları belliydi evet ama olsun. Sonunda ise kızın makyaj yapmasıyla karı$ık resimler vardı. Onlarda güzeldi.

Points:7/10

Posted at time: 18:20 on 15 Ekim 2009 Perşembe by : Razorback | 0 yorum   | Filed under: , ,

Dead Man's Shoes (2004)


Paddy Considine' in hem yazarlığını yapıp hemde ba$ rolde oynadığı, Shane Meadows' un ise yazarlıkla birlikle yönetmenliğini yaptığı filmdir.


Ba$ından sonuna kadar İngiliz filmi olduğu belli olan bir film bu. Zaten film boyunca oyuncuların aksanından akan İngilizliğin yanında, çevredende oldukça belli. Yemye$il her taraf, evler tam İngiliz tipi filan.

Filmin senaryosuna gelicek olursak, apayrı bi $ekilde incelenmesi gerektiği kanaatindeyim. Zira o kadar iyi bir senaryosu varki, nası desem, sakin giderken bir anda yaptığı twist' lerle insanı $ok eden sahnelere sahip. Bunun yanında oyuncu seçimi bir harika. Hepsi tam kararında olmu$. Sanki olayın içindeymi$ gibi bir hava katıyor filme. Repliklerin hemen hepsi oldukça canlı ve gerçekçi. Yani filmin eksiği yok gibi. Bir kaç sahnesi var fakat söyleyip hakkını yemek istemiyorum. Olsun o kadar diyerek geçiyorum. Hiç bir $eyi bozdukları yok çünkü. Oyunculardan Paddy Considine, yani ba$roldeki adam, film boyunca döktürmü$ resmen. Sanırım senaryoda da parmağı olduğundan dolayı, "ulan $imdi kimseye anlatamam derdimi, beceremezler rolü" diyerek kendi oynamı$ sanırım. Öyle değilse bile çok iyi yapmı$ta oynamı$. Diğer oyuncular ise ondan imrenip oynamı$lar sanki. Bilmem kaç ki$iyken tek bir adamdan korkmaları filan oldukça iyi yansıtılmı$ bence. Tabi burda senaryonunda etkisi es geçilemez. Nefret ettiriyor o adamlardan, korkmalarından güç alıp daha da sinirleniyoruz adamlara acımak yerine. Zaten filmin sonunda ters kö$elerin en tersine atıyor sanırım.

Bu paragrafta fena spoiler var söylemedi demeyin.Filmin sonundaki sahneyle insanın tüm film boyunca dü$ündükleri, hissettikleri tamamen deği$iyor. Abisine olan sempati bir anda nefrete dönü$üyor mesela. Çünkü gerçektende karde$inden utandığı için gitmi$ askere. İntikam aldığı adamları öldürme nedeni ise kendini suçlu hissetmesiymi$ ve çocukta ölüymü$. Yani kesinlikle hiç bir $ey yerli yerinde değil bu filmde. Her an her$ey deği$ebiliyor ve oldukça oturaklı yapılmı$. Müziklerinin güzelliğine de değinmeden geçemeyeceğim. Hepsi oldukça konsepte uygun olmu$ fakat merak ettiğim bir $ey varki, Richard ilk adamı öldürdüğünde çalan $arkıdaki kullanılan enstrüman nedir arkada$. Ne güzel sesi vardır o aletin yahu.

Paddy Considine, git ba$ka filmlerde de oyna arkada$ım sen. Hatta umarım baya bir filmde oynarsın.

Points:9/10

Posted at time: 17:20 on 13 Ekim 2009 Salı by : Razorback | 0 yorum   | Filed under: ,

Bug (2006)


Tracy Letts' in yazdığı, William Friedkin' in yönettiği psikolojik gerilim filmi.


Imdb' ye bakıp korku filmi diye izlemeyin sakın. Ben yaptım olmadı çünkü. Kesinlikle bir korku filmi değil. Gerilim hiç değil, fakat psikolojik gerilim olabilir. Evet olur. Fazla iyi bir yapım değil orası bir kesin. Zaten Imdb' den aldığı ve benden alıcağı puanda da belli fakat standart filmlerden kendini bir anda sıyıran özelliklere sahip bir festival filmi. Görüntü yönetmeni i$ini iyi kotarmı$ zira, bazı yerlerde özellikle bazı sahnelerdeki focus kullanımı ki adından tam emin değilim, oldukça iyi. buna örnek olarak filmin ba$ında kadının arabasının sileceğinden el ilanı aldığı yerde diğer arabalara bakmasını ve sırayla diğer arabaların sileceklerine odaklanmasını örnek verebilirim.

Bana kalırsa filmin konuyu anlatı$ında bir sıkıntı vardı. Sakin sakin giderken bir anda tepe taklak oluyor her$ey. Böceklerin adamı i$gal etmesi daha ayrıntılı anlatılabilirdi mesela. Fakat bu durgunluğa rağmen oyunculuklar oldukça iyi gözüktü bana. Zaten kadınla adamdan ba$ka hemen hemen hiçkimse yok filmde fakat iki ki$i iyi yürütüyorlar filmi.

Sonlarına doğru ise çiftin psikolojisi iyice kopuyor. Olmayan ya da olan $eylere inanmaları, birbirlerine kar$ı davranı$ları filan iyice deği$iyor ve film son buluyor. Yönetmen' in bir çok $eyin ucunu açık bırakması yani böceklerin var olup olmadığını bile göstermemesi bir yandan inandırıcı dururken bir yandan masraftan kaçmak gibi bir eğilimi olduğunun göstergesi de olabilir aslında. Her$eyi seyirciye bırakıyor aslında. Bunu iyi hanesine yazdım.

Points:7/10

Posted at time: 11:45 on by : Razorback | 0 yorum   | Filed under: ,

G.I. Joe: The Rise of Cobra (2009)


Stuart Beattie ve David Elliot' un yazıp, Stephen Sommers' in yönettiği film.


Tabiki bu filmi izlemememin nedeni çocukluğumun onlarla geçmesiydi. $u anda bile odamda bulunmakta bazı parçaları. Filminin çekimesi için geç bile kalındı $ahsi görü$üm. Hadi desem, yeterli teknoloji yoktu eskiden filmi çekilmezdi tamam. Fakat $imdide görsel efektlerde batmı$lar. Tam emin olmamakla birlikte 170 milyon dolar harcanan bir film için o kadar kötü görsel efektleri varki, insan utanırda koymaz keser onları. Fakat hemen söyliyeyimki tamamı için değil, sadece bazı sahnelerde sırıtıyor bunlar. Yoksa genel olarak bakıldığında Cgi' lar oldukça iyi yedirilmi$ filme.

Zayıflıklarını söyleyeyim hemen, hazır aklımdayken. Bir defa senaryo olmamı$. Olmamı$ yani bunun elle tutulur bir tarafı yok. Daha güzel ya da daha zekice hazırlanmı$ bir senaryoyla çok çok daha iyi bir film olabilirdi. Filmin tek süprizi sanırım doktorun Rex çıkmasıydı. Yani kocaman 2 saatlik bir film yapıyorsunuz ve senaryonun tek etkisi bu olmamalı sanırım? Birde $u Hollywood repliklerini koymasalarmı$ çok daha iyi olucakmı$. Özellkle zenci çocuklaki, Scary Movie' den dolayı severim keratayı, kızıl saçlı süper hatunun aralarındaki konu$malar oldukça sırıtır durumda. Birde $u saçma mantık hatalarını yapmayın yahu. Tamam sonuçta gerçek bir hikaye değil kabul fakat, fazla abartmadan yapsanız? Yoksa ben bir insan tanımıyorumki, bilmem kaç santim kalınlığında iki tane duvardan geçsin biri ona çarptığı için ve pat diye ayağa kalksın? Duvardan geçirme o adamı madem öldürmeyeceksin. Evet Storm Shadow' la zenci çocuğun bomba sahnesinden bahsediyorum. Tekrar dönücem bu konuya.

Bunun yanında, senaryoyu ayrı tutarsak oldukça iyi bir aksiyon filmi olduğunu dü$ünmekteyim. Taraflı falan konu$muyorum, adamlar 2 saat aksiyon yapmı$lar resmen. Orda o patlıyor burda bu. 2 dakika durmadan devam ediyor film sonuna kadar. Sanırım tek sakin sahnesi en sondaki ıslıklı sahne olmalı. Benim anlamadığım, insanların bu tür filmlerden ne beklediği.. Sonuçta bu adamların çizgi filmi vardı yıllarca izledik, oyuncaklarını aldık oynadık, ee $imdi ne olacaktı? Bir kaç sahneyle ya da replikle hayatın anlamını mı anlatacaktı bize? Ya da ne bileyim sanatsal sahnelerle mi dolu olacaktı. Tabiki bu yapıldığı $ekilde olmalıydı. Hollywood etkeni azaltılsaydı çok iyi olurdu ki onu zaten söyledim.

Oyunculuklara gelicek olursak, Duke karakterini oynayan Channing Tatum diye bir adam varki.. Yalvarırım bir daha ömrü hayatı boyunca geçmesin kamera kar$ısına yahu. Ba$ka bir meslek bulsun kendine. Film endüstrisini çok seviyorsa ba$ka bir dal bulsun kendine. Yapmadı adam yahu, tek bir mimik bile yapmadı tüm neredeyse hemen her sahnede olmasına rağmen. Bu kadar kasıntı dururmu bir insan? Yahu senki erkek ırkının $anslıları arasındasın Sienna Miller' la öpü$üyorsun, orda bile kütük gibi duruyor adam. Bir gülümse ne biliyim bir tepki göster yahu. Hazır söylemi$ken Sienna' ya kocaman bir alkı$ benden. Oscar' lık bir performans beklemiyordum zaten film gereği fakat oldukça iyiydi bana kalırsa. Kızıl saçlı süper hatun ise bir ayrı zaten. Replikleri saçma olmasa gayet iyi bir oyuncu olma yolunda bence. Snake Eyes ise Ray Park tarafından canlandırılmı$. Gayet iyiydi o da film boyunca. Yani yüzünü görmedik aslında, oyunculuk açısından değil hikayesi oldukça oturaklıydı o açıdan iyiydi demek istedim. Fakat Storm Shadow' u oynayan adama bir türlü ısınamadım ben film boyunca. O bakı$ları filan oldukça itici geldi. Zaten filmin sonunda öldü. Bu isimlerin dı$ında hemen hepsi orta sınıf bir oyunculuk sergilemi$ler. Zaten çok fazla ön plana çıkmıyorlar daha çok Cgi' ları izliyoruz. He birde Marlon Wayans var. Ripcord' u oldukça iyi canlandırmı$ bence. Replikleri biraz önce dediğim gibi özellikle kızla olan sahnelerde çok soyut fakat mimikler filan fena değil.

Devam filminin geleceği oldukça açık bir $ekilde belirtildi zaten filmin sonunda. Umarım arayı fazla uzatmadan 2. filmi çekerler diyerek kapatıyorum.

Points:7/10

Posted at time: 17:34 on 11 Ekim 2009 Pazar by : Razorback | 0 yorum   | Filed under: , ,

Antichrist (2009)


Lars Von Trier' ın yazıp yönettiği film. Kendisinin ilk filmi izlediğimden dolayı herhangi bir kar$ıla$tırma yapmadan giri$ bölümünü geçiyorum.


Fakat yönetmen abimizin kendisi bu filmde giri$ bölümünü, benim gibi yapmamı$, damardan girerek geçmi$ resmen. Hiç oyalanmadan konuya ani giri$ yapıp gönlümü aldı. Bu bölümü takip eden 3 bölüm daha var filmde. 4 bölümden olu$uyor toplamda ve benim dikkatimi çeken bir diğer detay, filmdeki iki oyuncu ve çocuk dı$ında kimsenin yüzünün gözükmemesi. Film sadece onları anlatıyor. Ba$ka herhangi bir yan hikaye, ayrıntı olmadan, sade ve düz geliyor film size doğru. Bu açıdan iyi bir atmosfer yakalanmı$ bence. Bunun yanında, Willem Dafoe, daha önce oynadığı filmlerden dolayı sanırım, popüler kültür elçisi gibi filmde. Tabiki Charlotte Gainsbourg gibi bir partneri olduğu için. Onunda izlediğim ilk filmiydi fakat gayet iyiydi. Zaten bu filmdeki performansından dolayı bir ödülü bulunmakta. Bunun yanında film oldukça sanatsal öğeler içeriyor. Yani her yönüyle bir festival filmi, burası kesin. Normal bir film izler gibi çatır çatır izlenecek bir film olmadığı kesin. Böyle izleyen insanların yorumları genelde, dandik yahu bu film gibi cümleler oluyor aslında. Fakat i$in derinine inince kötü değil, hatta ortalama üstü olduğu farkediliyor. Sanattan çok pis anlarım diye tribe girmeyeceğim burda, çünkü sanatsal filmlerin hastası bir izleyici değilim. Fakat diğerlerinden farklı bir film olmu$ Antichrist. Zaten isminden ve türünün korku olmasından dolayı daha çıkmadan ilgimi çekmi$ti bu film.

Filme genel olarak bakıcak olursak, evet seks sahneleri yok sayılmayacak kadar. Hatta bazı yerlerde saf porno sahneleri mevcut. Fakat bunun yanında, gereksiz olduğuna inanmıyorum. Zira bu adamla kadın karı-koca değilmi yahu. Napıcaklardı, kö$e kapmaca mı oynayacaklardı? Normal olan $eylerin bu kadar dikkat çekmesi ve filmin önüne geçmesi oldukça saçma bir durum bence. Konusu ise çok aykırı değil evet, replikler orta seviyede fakat görüntü yönetmeni oldukça iyi bir i$ çıkarmı$ bana kalırsa. Zira, oldukça güzel kareler mevcut filmde.

Film, oğullarının ölümünden sonra travma geçiren karısına yardım etmek isteyen psikoloğun, kadının en çok korktuğu yer olduğunu dü$ündüğü dağ evine gitmelerini ve orda geçen olayları anlatıyor. Gayet tüyleri ürperten bir yer bana kalırsa evin bulunduğu yer. Bunun yanında biraz spoiler vermek istemekteyim. Kadın hastaneden çıktıktan sonra, seksi ba$latan taraf oluyor hep. Sanırım $eytandan duyduğu korkuyu zevkle gidermeye çalı$ıyor kendi içinde. En sonunda klitorisini keserek kendini özgür bırakmaya çalı$ıyor zaten. Çocuğun ölmesine göz yummasına gelirsek.. Kurban verme gibi bir durumda olabilir orda, yatağı bırakamamakta. Yönetmen tam olarak açıklamamı$ ucunu açık bırakmı$ bana kalırsa. Çünkü sonlara doğru adam böyle bir takımyıldızı yok gibi bir cümle söyledikten sonra çocuğun öldüğü sahneyi tekrar görüyoruz. Belkide o sırada üç kral gelmi$ti ve kadının kurban vermesi gerekliydi. Kadın ormana gittikten sonra kadınların içinde olduğunu dü$ündüğü $eytanla ilgilenmeye ba$lıyor fakat aslında tam olarak itiraf edemesede, kendi saflığını kaybediyor. Kendi kendine rol yapmaya ba$lıyor. Çocuğun ölmesine göz yummasından sonra bile adamı suçluyor onlarla ilgilenmediği için. Adamda zaten bir süre sonra kadını iyile$tiremeyeceğini anladığı için bırakıyor tedavi etmeyi. Ayrıca filmin içi oldukça güzel ayrıntılarla donatılmı$. Kesinlikle izlenmesi gereken bir yapım olduğunu dü$ünmekteyim. Fakat kesinlikle rahatsız bir yapım olmu$. Ba$ından sonuna kadar insanın duygularını karmakarı$ık yapıp bırakıyor.

Bu kadar övdükten sonra bir kaç hatayıda söylemesem olmaz tabiki. Bir insan neredeyse yarı ölmü$ daha doğrusu ne kadar orda kaldığını bilmiyorum fakat toprağın altından çıkardı adam kargayı, nasıl o kadar sürede öldüremez? Kafasının ezildiğini gördük ayağa kalktı tekrar. Saldırmaya da çalı$madı üstelik karga. Çok efendi hayvanmı$. Adamın kadındın korkularını yazdığı kağıtta, "Satan" kelimesini karaladıktan sonra bir daha listeyi görüyoruz bir süre sonra fakat o da ne? Satan kelimesi farklı yazılmı$ ve farklı bir $ekilde karalanmı$. Kadın mı oynadı yahu listeyle, öyle i$ mi olur? Bunlarıda söyledikten sonra puanımı verip kaçıyorum.

Points:8/10

Posted at time: 20:51 on 10 Ekim 2009 Cumartesi by : Razorback | 0 yorum   | Filed under: ,